Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınladığı rapora göre Türkiye, 18 yaş üstü yetişkin bireylerde yüzde 32’lik bir obezite oranına sahip. Bu da ülkemizin obezite sorununda Avrupa ülkeleri arasında ilk sırada yer aldığı anlamına geliyor. Bilim insanları 21. yüzyılın en ciddi ve en yaygın sağlık sorunu olduğunu vurguluyor. Tüm dünyada pandemi döneminin ardından obezite vakalarının artış gösterdiği açıkça görülebiliyor. Pandemi sürecinde insanların evde kalma süresinin artması ve olumsuz psikolojik faktörlerden dolayı yeme davranışında bozukluklar yaygınlaştı. Hareketsiz yaşam tarzı toplumda aşırı kilo sorununun artmasına yol açıyor. Ancak obezitenin tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu unutmamak gerekir. Toplumun obezite ile mücadele konusunda bilinçlenmesi sağlıklı bir toplum için büyük bir önem taşıyor. Adana’da hastalarına hizmet veren Obezite Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Kuntay Kaplan Obezite hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı.
Obeziteye neden olan en önemli faktör sağlıksız beslenme alışkanlıkları ve hareketsiz bir yaşam tarzıdır. Fakat tüm bunlar obezite oluşumunu açıklamakta yeterli değildir. Obezite çok faktörlü ve son derece karmaşık bir sağlık sorunudur. Genetik, psikolojik, sosyolojik etkenler obeziteye yol açabiliyor. Kendimizi aç veya tok hissetmemizde hormonlar ve beyinde yer alan iştah merkezi önemli rol oynayabiliyor. Bu yüzden de obezite bir durum değil bir hastalık olarak tanımlanıyor.
Pandemi süreci tüm dünyada obezite vakaları belirgin bir artış gösterdi. Bu dönemde yeme davranış bozukluğu ve fiziksel aktivite eksikliği toplumda kilo artışına yol açtı. Jung Food olarak tanımlanan sağlıksız gıdaların tüketimi artış gösterdi. Bunun yanı sıra artan nüfusla birlikte insanların sağlıklı beslenmesi çok daha maliyetli hale geldi ve tüm dünyada karbonhidrat tüketimi arttı. Hareketsiz yaşam tarzı ile birlikte alınan kalori ve harcanan kalori arasında büyük bir dengesizlik yaşandı. Pandemi sürecinde toplum genelinde 5-10 kilogramlık bir artış yaşandı.
Obezite çağımızın en yaygın ve ciddi sağlık sorunlarının başında geliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınladığı veriler incelendiğinde dünyada 1,9 milyar insan fazla kilolu. Bununla birlikte 650 milyon obez birey kayıtlara geçmiş durumda. Beş yaş altındaki 41 milyon çocuk da fazla kilolu veya obez olarak nitelendiriliyor. Dünya Sağlık Örgütü verileri bize gösteriyor ki 18 yaş üstü yetişkin nüfusta Türkiye yüzde 32’lik bir obezite oranına sahip. Bu da ülkemizin Avrupa Obezite sıralamasında ilk sırada yer aldığı anlamına geliyor.
Avrupa’da obezitenin en yaygın olduğu ülke konumunda olan Türkiye’de yaklaşık 20 milyon obez birey olduğu düşünülüyor. Kadınlarda obezite sorunun görülme oranı yüzde 40 civarında. Erkeklerde ise bu oran yüzde 20 düzeyinde. Yaş dağılımına göre obezite grafiği incelendiğinde obezite görülme sıklığının otuzlu yaşlarda artmaya başladığı ve 45-65 yaş arası grupta zirve yaptığı gözleniyor. Kentsel coğrafyalarda obezite sıklığı yüzde 23,8, kırsal alanlarda ise yüzde 19,6 şeklinde kayıtlara geçiyor. Obezite vakalarındaki bu hızlı artış, çocukların da sağlığını olumsuz etkiliyor. Türkiye’de her dört çocuktan biri fazla kilolu veya obez. Yine istatistik veriler incelendiğinde ilkokul öğrencilerinde yüzde 10 obez, yüzde 15,7 ise fazla kilolu nüfus göze çarpıyor.
Obezite tüm ülkelerde ciddi düzeyde bir sağlık sorunu olarak ele alınıyor. Fakat Dünya Sağlık Örgütü verilerine bakıldığında bazı ülkelerdeki obez birey oranının diğerlerine kıyasla daha yüksek olduğu görülüyor. Bu durumun pek çok nedeni var. Veriler incelendiğinde Nauru, obezite sıralamasında zirvede görülüyor. 2020 verilerine göre Nauru’da yaşayan yetişkin bireylerin yüzde altmışından fazlasında obezite tespit edildi. Dünya genelinde obezite listesinin en alt sırasında ise Vietnam yer alıyor. İstatistiklere göre Vietnam’da nüfusun yalnızca yüzde 2,1’lik bölümü obez statüsünde değerlendiriliyor.
1. Nauru
2.Cook Adaları
3. Palau
4. Marşal Adaları
5. Tuvalu
6. Niue
7. Tonga
8. Samoa
9. Kiribati
10. Mikronezya
11. Kuveyt
12. Amerika Birleşik Devletleri
13. Ürdün
14. Suudi Arabistan
15. Katar
16. Libya
17. Türkiye…
OECD ülkeleri arasında yer alan ülkelerden ABD’nin 12., Türkiye’nin ise 17. sırada olması dikkat çekiyor. ABD’de obezitenin bu denli yaygın olmasının temel nedeni tüketilen gıdaların yüksek kalorili olması. Aynı zamanda Amerikan toplumunda hazır atıştırmalıkların yaygın olması ve fiziksel aktivitenin yetersizliği de etkili oluyor. Dikkat çekici bir diğer nokta ise temel besinleri pirinç olan Nauru ve Vietnam’ın birinin listenin zirvesinde diğerinin ise sonunda olması. Buradaki temel farkın Vietnam halkının pirinci buharda pişirmesi ve beslenme rutinlerini sebze ve meyvelerle zenginleştirmesi olduğu düşünülüyor.
Obeziteye karşı hangi önlemler alınmalı? Obezite ile mücadele anne karnından başlayarak hayatın sonuna kadar sürdürülmesi gereken bir süreç. Bu yüzden obeziteye karşı toplumsal farkındalığın arttırılması gerekir. Her bireyin sağlıklı beslenme ve aktif bir yaşam tarzı konusunda özen göstermesi gerekir. Kilo artışından kaçınmak için sağlıksız atıştırmalıklar terk edilmeli. Karbonhidrat, yağ ve protein dengesi sağlanmalıdır. Her yetişkin insanın gün içerisinde en az on bin adım atması önem taşıyor. Aileler çocuklarını obeziteden korumak için öğün atlamadan düzenli beslenmelerini sağlamalı ve sağlıklı besinler tüketmeye yönlendirmelidir. Yağlı, tuzlu ve şekerli atıştırmalıklar yerine antioksidan ve vitamin bakımından zengin meyve ve sebzelerin tüketimi özendirilmelidir.
Obezite çok sayıda kronik hastalığın davetçisidir. Obezite tip 2 diyabet başta olmak üzere kalp ve damar hastalıklarının, hipertansiyonun, karaciğer yağlanmasının zeminini oluşturan faktördür. Obezite hastaları kanser gelişimine, safra taşlarına, solunum yolu hastalıklarına, kısırlığa ve astıma karşı daha savunmasızdır. Bununla birlikte kas ve iskelet sistemine ilişkin çok sayıda sorunu beraberinde getirir. Tüm bunların haricinde depresyon ve duygu durum bozuklukları gibi ruhsal bazı problemlere de yol açar. Bu yüzden kilo vermek yaşam kalitenizi olumlu yönde etkiler ve pek çok hastalığa dair risk faktörlerini azaltır.
Kilo vermek yaşam kalitenizde toptan bir artış sağlar. İnsanlar sadece beş-on kilo verdiğinde bile sağlıklı bir yaşam için büyük bir adım atmış olur.
Obezite tedavi edilebilen bir hastalıktır. Bu bilincin toplum genelinde yaygınlaştırılması gerekir. Kamuoyunun obezite konusunda bilinçli olması bu mücadelede bireylerin ve doktorların elini güçlendirir. Türkiye, dünyada obeziteyi bir hastalık olarak tanımlayan ilk üç ülkeden biri. Günümüzde 20’den fazla gelişmiş ülke obeziteyi ciddi bir hastalık olarak tanımlıyor. Bu yüzden obezite ile mücadele merkezlerinin kurulması büyük önem taşır. Topluma sağlıklı beslenme ve sağlıklı bir yaşam tarzı için gereken eğitimlerin verilmesi, gerekli durumlarda insanların psikolojik destek almaya özendirilmesi faydalı olabilecek önlemler arasındadır
Obezite çevresel etkenlerden, genetik faktörlerden, yaşam tarzından, kullanılan ilaçlardan ve psikolojik etmenlerden kaynaklanabilmektedir. Hızla kentleşen toplumlarda giderek daha hareketsiz bir yaşam sürülüyor. Diyet ve egzersizle kilo kontrolü sağlayamayan kişiler için obezite cerrahisi kesin ve eşsiz bir çözüm sunuyor. Obezite tedavisinde hekim, cerrah, diyetisyen, aile ve psikologların işbirliği içerisinde çalışması gerekir.
Copyright © 2025 Kuntay Kaplan Tüm Hakları Saklıdır