Yeme bağımlılığı kişinin psikolojik ve duygusal etkenlerle kontrolsüz biçimde aşırı yemek yeme isteğiyle karakterize bir sağlık problemidir. Yeme bağımlılığı yalnızca bireysel bir problem değildir. Kimi zaman sosyal çevre ve alışkanlıklar sonucunda da ortaya çıkabilir. Kişinin yaşantısında hem fiziksel hem de psikolojik olarak sorun yaratabilen bu bağımlılıkta kimi zaman çevresel etkenler kimi zaman da stres ve psikolojik faktörler rol oynayabilir. Adana’da hastalarına hizmet veren Genel Cerrahi, Gastroenteroloji Cerrahi ve Obezite Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Kuntay Kaplan, yeme bağımlılığının nedenlerini, belirtilerini ve tedavi yöntemlerini sizler için anlattı.
Yeme bağımlılığı kişinin kontrolsüzce yeme isteği duyması ve bu isteğe engel olamaması halidir. Yeme bağımlılığı tıpkı diğer bağımlılıklar gibi beynin ödül mekanizmasını ve dopamin salınımını etkiler. Bu bağımlılık zaman içerisinde ciddi sağlık sorunlarını beraberinde getirir. Nörokimyasal bir süreç olan yeme bağımlılığı, sürekli belli yiyeceklere karşı istek duyulmasına neden olur. Çok boyutlu ve son derece kompleks bir rahatsızlıktır.
Yeme bağımlılığı tek bir faktörle ilişkilendirilemeyecek kadar kompleks bir durumdur. Yeme bağımlılığının temelinde kişini psikolojik, biyolojik, ve sosyal yapısından kaynaklanan birçok unsur yer alır. Bunları tek tek incelememiz gerekirse:
Stres, depresyon, öfke, kaygı bozukluğu ya da yalnızlık gibi başa çıkılması zor duygular karşısında insanlar yiyeceklerle teselli arayışına girebilirler.
Böyle durumlarda yeme davranışı geçici bir haz ve rahatlama sağlasa da altta yatan duygusal problemler çözülmediği için bu sağlıksız döngü devam eder.
Geçmiş yıllarda yaşanan travmatik deneyimler özellikle çocukluk çağında yeme davranışları üzerinde uzun vadeli bozulmalara neden olabilir.
Yaşanan travmatik deneyimin ardından oluşan travma sonrası stres bozukluğu yeme bağımlılığına dair bir yatkınlık yaratır.
Kişinin kendi bedeniyle ilgili olumsuz düşünceleri bulunan veya öz saygı problemi yaşayan kişiler arasında yeme bağımlılığı yaygın şekilde görülür.
Yeme davranışı kişinin yaşamındaki duygusal boşlukları doldurmanın veya kişinin kendisini cezalandırmasının bir aracı olarak işlev görebilir.
Ailesinde yeme bağımlılığı ya da obezite hikayesi olan kişilerde yeme bağımlılığının daha kolay gelişebileceği bilinmektedir.
Genetik etkenler, beyin kimyasını ve kişinin iştah algısını etkileyebilir.
Beynin salgıladığı endorfin, dopamin ve serotonin gibi nörotransmitterlerde yaşanan dengesizlik yeme bağımlılığına dair tetikleyici etki yaratabilir.
Bilhassa yüksek miktarda şeker, tuz ve yağ barındıran işlenmiş yiyecekler beynin dopamin salınımını arttırır. Bu da bağımlılık etkisine neden olur.
Ghrelin ve Leptin benzeri iştah düzenleme görevi gören hormonların dengesizleşmesi kişinin kendisini sürekli olarak aç hissetmesine ve aşırı miktarda yeme isteği duymasına yol açar.
Günümüzde giderek yaygınlaşan fast food kültürü ve işlenmiş gıdaların tüketimindeki artış yeme bağımlılığını tetikleyen kültürel ve sosyolojik etkenler arasındadır.
İnsanların yoğun yaşam temposu ve kısıtlı zamanları onları kolay erişilebilen sağlıksız yiyeceklere yöneltir. Bu da toplum genelinde yeme bağımlılığının artış göstermesine neden olur.
Kişinin sosyal çevresinde veya aile ortamında duygusal yeme alışkanlıkları yaygınsa kendisinin de bu beslenme alışkanlığını benimsemesi daha kolay olabiliyor.
Özellikle yiyeceklerin ceza veya ödül olarak kullanılması kişide yeme bağımlılığı gelişmesine neden olabiliyor.
Günümüzde sosyal medya ve televizyonlarda karşımıza çıkan reklam içerikleri yüksek kalorili ve sağlıksız gıdalara karşı cazibeyi büyük oranda arttırıyor. İnsanlar bu ve benzeri platformlarda gördükleri yiyecekleri tüketmeye karşı aşırı bir istek duyabilirler.
Yeme bağımlılığı bu etkenlerden biri veya birkaçı kişide yeme bağımlılığının oluşmasına yol açabilir.
Bu durum yeme bağımlılığının en başat belirtisidir. Kişi fiziksel olarak aç olmadığı anlarda bile durmaksızın yemek yeme dürtüsü hisseder. Bu hal, beynin ödül sisteminin gıdalarla tetiklenmesinden kaynaklanır. Bu kişiler zaman içerisinde açlık veya tokluk hissini yitirebilirler.
Yeme bağımlılığı yaşayan kişiler kısa süreler içerisinde büyük miktarlarda gıda tüketme eğilimindedirler. Bu durum kişinin kontrolünü kaybettiği ve yeme dürtüsünün önüne geçemediğini işaret eder. Özellikle tıkınırcasına yeme bozukluğunda bu belirtiye yaygın şekilde rastlanmaktadır.
Yeme bağımlılığından ötürü kişi aşırı yeme davranışı gösterdikten sonra yoğun bir şekilde suçluluk ve pişmanlık duygusu yaşayabilir. Bu duygular kişinin yeme alışkanlıklarından rahatsız olmasına rağmen bu davranışı kontrol altına alamadığının göstergesidir.
Yemek yemeye başladıktan sonra kendilerini durdurmakta zorlanan yeme bağımlıları yeme miktarını kontrol edemezler.
Yeme bağımlılığı yaşayan kişiler yeme davranışlarından dolayı utanma duygusu geliştirirler. Bu da suçluluk ve utanma duygusu yaşamamak için kişilerin yalnız yemek yeme eğilimi göstermesine neden olur.
Duygusal yeme davranışı, yeme bağımlılığının en belirgin özelliklerinden biridir. Bu kişiler özellikle kaygılı, üzgün ve stresli hissettikleri anlarda bu duygularla başa çıkabilmek için yiyecekleri bir teselli olarak görebilirler.
Yeme bağımlılığı vakalarının tedavisinde kullanılan birden fazla yöntem ve yaklaşım vardır. Bunlar:
Duygusal tetikleyici mekanizmaların tanımlanması ve kişinin sağlıksız yeme alışkanlıklarını değiştirmek için bilişsel davranışçı psikoterapi metodundan faydalanılabilir.
Sağlıklı ve dengeli bir beslenme rutini kazandırmak için diyetisyenlerden profesyonel yardım alınmalıdır.
Doktor kontrolünde ve gözetiminde olmak kaydıyla kişinin iştahını baskılayıcı ya da dürtü kontrolünü sağlayan ilaçlardan yararlanılabilir.
Yeme bağımlılığı yaşayan bireylerin deneyimlerini ve mücadelelerini başkalarıyla paylaşması esasına dayanan bu yöntem, kişilerin bağımlılıkla mücadelesindeki motivasyonunu arttırmaktadır.
Fiziksel egzersizler, meditasyon ve sağlıklı yaşam rutinleri kişinin aşırı yeme arzusunu dizginlemesine yardımcı olabilir.
Yeme bağımlılığı insanların hem zihinsel hem de fiziksel sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratır. Bunlar:
Obezite ve Metabolik Hastalıklar – Aşırı kilo almak, diyabet, kalp rahatsızlığı ve yüksek tansiyon gibi hastalıklara dair risk faktörlerini arttırmaktadır.
Sindirim Problemleri – Sürekli olarak aşırı miktarda yemek yiyen kişilerde reflü, mide hastalıkları ve bağırsak tembelliği gibi sorunlar meydana getirebilir.
Psikolojik Etkiler – Depresyon, özgüven eksikliği ve kaygı bozukluğu gibi durumlar kişinin kendisini sosyal izolasyona almasına yol açabilir.
Hormon Dengesizlikleri – Tok veya aç hissetme mekanizmasının bozulmasına yol açan yeme bağımlılığı kişide enerji düşüklüğü yaratabilir.
Fakat yeme bağımlılığına karşı erken aşamada müdahale edilirse ve sağlıklı alışkanlıklar kazanılırsa bu etkileri önlemek mümkündür.
Yoğun stres faktörlerinin yaşandığı ve vücudun kortizol seviyelerinin arttığı dönemlerde insanların iştah duygusu tetiklenebilir. Bu gibi anlarda aşırı yeme arzusu uyanır. Uyku düzensizliği, açlık ve tokluk hormonlarında bir dengesizlik yaratır. Bunun sonucunda da aşırı miktarda yeme arzusu uyanabilir. Anksiyete atakları ve depresyon gibi haller duygusal yeme davranışının artmasına yol açar. Kişi mutluluk ve haz arayışına özellikle sağlıksız yiyeceklerle cevap arama eğilimine girebilir. Tüm bu etkenler bir araya geldiğinde yeme bağımlılığının gelişme riski büyük oranda artar.
Yeme bağımlılığı gelişmiş ekonomilerin egemen olduğu batı toplumlarında son derece yaygındır. Obezite ne kadar yaygınsa bir toplumda yeme bağımlılığı da o kadar önemli bir risk oluşturur. Yapılan bazı araştırmalar insan nüfusunun ortalama yüzde beş ila onluk bir bölümünün yeme bağımlılığına dair belirtiler gösterdiğini gözler önüne sermektedir.
Şeker, yağ ve tuz oranı yüksek, işlem görmüş gıdalar dopamin salınımını arttırır. Bu da bağımlılık etkisine yol açabilir.
Kimi zaman stres, kimi zaman hormonal etkenler kimi zaman da duygusal durumlar sürekli yeme isteğine neden olabilir.
Aşırı yemek yeme davranışı psikolojik sorunlara, diyabet hastalarına ve bazı metabolik rahatsızlıklara işaret ediyor olabilir.
Yeterince yemek yemenize rağmen doygunluk hissine ulaşamıyorsanız bu durum insülin dalgalanmalarından veya leptin direncinden kaynaklanıyor olabilir.
Uyku bozuklukları, yoğun stres altındaki ruh hali, hormon dengesizlikleri iştah artışı ile sonuçlanabilir.
Copyright © 2025 Kuntay Kaplan Tüm Hakları Saklıdır